Yükleniyor...

İsminden de anlaşılacağı üzere atasözleri, kuşaktan kuşağa halk arasında söylenen, ilk kimin tarafından söylendiği bilinmeyen, birtakım gerçekleri kısa ve öz bir şekilde ifade eden ve atalarımızdan günümüze kadar gelebilmiş özlü sözlerdir. Atasözleri, içinde doğdukları ve yaşadıkları toplumun gelenek ve göreneklerini, yaşam tarzını yansıtan, geçmiş ve yaşanmış tecrübelerin özünü ifade eden, halkın ortak malı oldukları için de halk dilinin değerli ürünleridir. Anlamları ve öğütleri itibariyle de halkın tüm kesimleri tarafından kabul görmektedirler.

Atasözleri, doğdukları ve yaşadıkları toplumun yaşam felsefesini, dünya görüşünü, insana nasıl değer verilmesi gerektiğini, haksızlık yapmadan nasıl yaşanılacağını ve hangi kurallara uyulması gerektiğini özlü bir şekilde ifade etmektedirler.

Atasözü anlamını karşılamak üzere, eski Türkçe’de Göktürk abidelerinde ve Uygurlar'dan kalma eserlerde "sav" kelimesi kullanıldığı görülmektedir. X1. yüzyılda "sav" kelimesinin yanında Kutadgu Bilig'te "mesel" kelimesi kullanılmıştır. XV. yüzyıldan itibaren de Anadolu'da Oğuz lehçesi ile yazılmış bazı derleme eserlerde ve Batı Türkleri arasında Türk kökünden gelen "atalar sözü"nün yaygınlaştığı görülmektedir. Bu gün ülkemizin her yerinde olduğu gibi ilimizde de atasözü kelimesi kullanılmaktadır.

Bu tanım doğrultusunda yaptığım araştırmalarda, Kırklareli’nde söylenen 808 adet atasözü derlenmiştir. Bu atasözlerinden bir kısmı ülkemiz genelinde de muhakkak bilinmekte ve söylenmektedir. Kırklareli’nde yeri geldiğinde söylenen yöresel atasözlerinden bir kısmına şöyle örnek verebiliriz.

  • Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü.
  • Akacak kan damarda durmazmış.
  • Akıl akıldan üstündür.
  • Allah aylak insanı sevmez.
  • Analar taş yer, yarımşardan dört yer.
  • Ananız dert yesin, yarımşardan dört yesin.
  • Araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
  • Armut piş ağzıma düş.
  • Az veren candan, çok veren maldan verir.
  • Bağda izin olsun, yemeye yüzün olsun.
  • Bak bana bir gözle, bakayım sana iki gözle.
  • Baldıran baş yarmaz, gönül kırar.
  • Bir elin nesi var, iki elin sesi var.
  • Borçlunun malı olmaz.
  • Can çıkmadıkça huy çıkmaz.
  • Çocuğun yediği helal, giydiği haramdır.
  • Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
  • Deli inek buzağını çiğner.
  • Dumansız baca, çekişmedik karı-koca olmaz.
  • Düşene yol gösteren çok olur.
  • El elin eşeğini ıslıkla arar.
  • Elâlem adamı sulu dereye götürür de susuz getirir.
  • Eşeğin canı yanarsa yarış atını geçer.
  • Garip kuşun yuvasını Allah yapar.
  • Güzele kırk günde doyulur, huyu güzel olana kırk yılda doyulmaz.
  • Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz.
  • Harman yel ile, düğün el ile yapılır.
  • Hastaya döşek sorulmaz.
  • Her koyun kendi bacağından asılır.
  • Hesapsız gemi deniz ortasında kalır.
  • Hızlı kaçan sıpanın boku seyrek düşer.
  • İşini kış tut ta yaz çıkarsa bahtına.
  • Keçinin yemediği ot karnını ağrıtır.
  • Kendinin kötüsü, elalemin iyisinden daha iyidir.
  • Kilitle kapını, öv komşunu.
  • Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.
  • Mal canın yongasıdır.
  • Mart ayı dert ayı, bir sepet saman ver Ali dayı.
  • Ne ekersen onu biçersin.
  • Olacak ile öleceğe çare bulunmaz.
  • Rüzgarlık havanın kuytusu, yağmurluk havanın uykusu.
  • Sana laf getiren, senden laf götürür.
  • Tutulan kısrak harmanı döver.
  • Ummadığın taş baş yarar.
  • Ver yiyeyim, ört yatayım.
  • Yel esmesse çöp kıpırdamaz.
  • Yenilen pehlivan güreşe doymaz.
  • Yuvayı yapan dişi kuştur.
  • Zararın neresinden dönersen kardır.
  • Zorla güzellik olmaz.
Bu web sitesi Trakya Kalkınma Ajansının TR/21/13/SOS/O008 no'lu proje desteğiyle hazırlanmıştır.