Halk Mimarisi
Kırklareli; coğrafi yapısı bakımından oldukça zengin ve değişik bir mimariye sahiptir. Kırklareli’ndeki mimari yapıların oluşmasında, şekillenmesinde etkili olan faktörler şunlardır. Arazinin yapısı, iklim, bölgedeki doğal malzeme ve yapıyı yapan ustanın anlayışıdır. Kırklareli yöresi köy halk mimarisini de etkileyen, biçimlenmesini sağlayan faktörlerin ilimizdeki özellikleri şöyledir.
İklim: Genellikle iç bölgelerde yazları kurak ve sıcak, kışları ise soğuk ve yağışlı Güneyde Marmara, Kuzeyde Karadeniz'e ulaşıldığında daha ılıman bir iklim görülür.
Bölgedeki Doğal Malzeme: Bulgaristan sınırında ve Karadeniz kıyılarında yer alan Kofçaz, Demirköy, Vize ilçeleri ve köylerinin yer aldığı bölgeler ormanlık olup, ağaç ve taş malzeme çok miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle bu bölgelerdeki yapılarda taş ve ağaç, çatıda kiremit kullanılmaktadır. Kırklareli Merkez İlçe'nin Güneyde kalan bölgesi Babaeski, Lüleburgaz, Pehlivanköy ilçeleri ile Pınarhisar ilçesinin Güneyde kalan bölgelerinde orman ve taş kaybolmuş yerini tahıl ekilebilir düz toprak arazi almıştır. Bu bölgedeki evler de kerpiçten olup, çatı malzemesi kiremittir.
Yapıyı Yapan Ustalar: Yöremiz 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, 1912-13- Balkan Harbi ve 1920-22 yılları arasında Yunan işgalini yaşamıştır. Bu savaşlarda Balkanlarda kaybedilen topraklardan gelen Türkler, bu savaşlar sonunda Genç Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde kalan topraklardaki eski Bulgar ve Yunanlıların kaldıkları köylere yerleştirilmişler, Bulgar ve Yunanlılar da Bulgaristan ve Yunanistan'a dönerek Türklerin boşaltmış oldukları köylere yerleşmişlerdir. 1924-1928 yılları arasındaki bu karşılıklı mübadeleden başka, 1935-38 yılları arasında, 1950, 1968 ve 1989 yıllarındaki toplu göçlerde Kırklareli köylerine Bulgaristan köylerinden pek çok göçmen gelip yerleşmiştir.
Bu göçler sırasında gelen göçmenlerin arasında pek çok yapı ustaları bulunmakta, bunlar beraberinde sanatını da getirmiş ve geldiğinde gördükleri pek çok köy yapılarıyla da karşılaşmışlardır. Kırklareli köylerindeki "Gâvur Evi" diye de tabir edilen, göçler öncesinde Bulgar ve Yunanlıların yaptıkları köy mimari yapıları da bulunmaktadır.
Kırklareli yöresi halk mimarisi konusunda 1995 – 2014 yılları arasında yaptığım tespit ve derleme çalışmaları sırasında tespit edilen halk mimari ustalarından bazıları şunlardır.
- Hamdibey Köyü'nden Hakkı Üstün
- Kömürköy'den Ahmet Çınardalı, Hüseyin Erişmiş, Hüseyin Gerçek.
- Ertuğrul Köyü'nden İsmet Durcan, Halil Gültekin, Sadi Durcan, Naci Gültekin.
- Çiğdemli Köyü'nden Halim Birinci.
- Katranca Köyü'nden Süleyman Bingöl.
- Sinanlı Kasabasından Hüseyin Pelin, Burhanettin Kenar, Yusuf Yalın.
- Nadırlı Köyü'nden Mustafa Sarı, Bayram Bayram, Yunus Dede.
- Büyük Mandıra Kasabasından Mustafa Kayıkçı, Ahmet Kayıkçı, Şemsettin Bayar.
- Mutlu (Kofalça) Köyü'nden Yamen Canpet, İbrahim Gözlen.
- Minnetler Köyü'nden Kemal Gezer, Ali Yavuz, Aydın Tıpıdık, Yakup Saygılı, Necmi Burgu, Mustafa Fıçıcı.
Şimdi Kırklareli yöresi halk mimarisi şu başlıklar altında incelenecektir.
- a.Kırklareli yöresi halk mimarisini oluşturan birimler
- b.Kırklareli yöresi halk mimarisinde kullanılan malzemeler
- c.Mimari yapılarla ilgili çeşitli inanmalar
- d.Değerlendirme ve sonuç
Şimdi Kırklareli yöresi halk mimarisini yörede yetişmiş ve birçok yapı yapmış olan mimari ustalarından derlenen bilgiler ışığında aktarmaya çalışacağım.
a.Kırklareli Yöresi Halk Mimarisini Oluşturan Birimler
Ülkemizin diğer yerlerinde olduğu gibi Kırklareli'ndeki halk mimari yapıları da bölgenin iklimine, sosyo-ekonomik yapısına, geleneğine ve bölgenin yapı malzemesi ile bölge insanının günlük yaşantısına göre şekillenmiştir.
Kırklareli'nde Merkez İlçe'ye bağlı 7 ilçe dışında 181 köy, 15 belde olmak üzere toplam 196 yerleşim yeri bulunmakta ve bunların birbirlerinden uzaklıkları 5 ilâ 10 Km. civarındadır. Köy yerleşim yeri olarak akarsu kenarları seçilmiş ve köyler derli toplu bir görünümdedir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan köy halkının uğraşısına uygun olarak evin etrafında, ürettiği tahılı saklaması için ambarı, yetiştirdiği hayvanını barındırması ve beslemesi için ağırı ve samanlığı yer almaktadır. Kışların sert geçmesi nedeniyle evlerin giriş kapıları Güneye bakmakta, Kuzey duvarları genellikle dışarı sağır olmaktadır. Evler; kışın sert geçtiği ormanlık bölgelerde yüksekçe bir taş temelin üzerinde tek katlı, diğer yerlerde zeminden yüksek olmayan bir temel üzerinde yine tek katlı, Cumhuriyet döneminden önce Rum ve Bulgarların kaldığı köylerde de, yöre halkı tarafından "Gâvur evi" diye de tabir edilen 2 katlı olarak düzenlenmiştir. Evler genellikle 3 ilâ 4 odalıdır.
Evler bir avlu içerisinde bulunmaktadır. Avlu duvarı yöresel malzemenin bolluğuna göre kerpiç, taş, tahta, ağaç veya ay çiçek (gündöndü) sopasından olabilmektedir. Avlunun dışarı, sokağa açılan kapısına bazı köylerde porda kapısı, bazı köylerde sokak kapısı, bazı köylerde de tokat kapısı denmektedir. Bazı evlerde evin etrafını çeviren avlunun içerisinde hayvanları için ağır, ambar, samanlık bulunmaktadır. Yine aynı avlu içerisinde ekmek fırını, evden bağımsız mutfağı, helâ, kümes, kuyu, meyve ağaçları, asma ve biber, domates, soğan gibi sebzesini ekebileceği küçük bir bahçesi de bulunmaktadır. Bazı evlerde ise yukarıdakilerden bir kısmı avlu içerisinde iken bir kısmı da avlu dışında ama evin bulunduğu arsanın üzerinde bulunmaktadır.
Evler; genellikle 5 ilâ 7 mt. genişliğinde, 10 ilâ 15 mt. uzunluğunda bir dikdörtgen plan üzerinde tek katlı olarak yükselmektedir. Genellikle 3 ilâ 4 odalı olarak yapılan evlerin orta oda, diğer yandan yatak odası olarak sıralanmaktadır. Orta oda hem oturma odası, hem yatak odası, hem de mutfak olarak kullanılabilmektedir. Bu orta odanın dışarı açılan kısmında da bir kaç basamakla çıkılan ve adına hayat, sundurma, çıkma denilen bir bölüm bulunmaktadır. Evlerin temeli; arazinin yapısına göre kaba toprak kazılıp sert zemin buluncaya kadar kazılır. Bu derinlik 50 - 60 cm, bazen de 1 mt. olabilir. Eğimli arazide yapılan evlerin temel derinliği 1,5 mt. ye kadar da kazılabilmektedir. Temel atılırken kurban kesme geleneği oldukça yaygındır. Temelde taş kullanılır. Köylerde yaptığım araştırmalarda rastladığım ilginç bir uygulamayı da burada belirtmek istiyorum. Taşın çok zor bulunduğu bir köyde ev temelinde çavdar sapı kullanıldığı, bu gün yıkılan eski evlerin temelinden bu çavdar saplarının çıktığı belirtilmiştir.
Temelin üzerinde yüksekliği değişik olmakla beraber 1,5 mt. ye kadar yükselebilen su basması yapılır. Su basmasının üstünde de taşın bulunduğu yörede taşla, taşın bulunmadığı yörede de kerpiç ile duvarlar örülür. Evlerin önleri genellikle Güneye bakarken ön yüzde her odaya birer adet gelecek şekilde 1 mt. genişliğinde, 1,30 m. yüksekliğinde pencereler yapılmaktadır. Giriş kapısı da genellikle 90 cm. eninde, 1,90 m. yüksekliğinde olup tahtadan yapılır. Evlerin arka yüzleri Kuzeye bakmakta ve pencere bulunmamaktadır. Yalnız orta odanın Kuzeye bakan arka yüzünde küçük bir penceresi bulunabilmektedir.
Odaların yerleri sert toprak kaplama olup, başka bir kaplama malzemesi kullanılmamaktaydı. Odalarda yemek yeneceği zaman sofra kurulup yemek yenir, yatılacağı zaman döşek serilip yatılır, kalabalık misafir geldiği zaman da minder serilip oturulmaktaydı. Odaların içinde ateş yakılan bacalık denen yerler yapılır. Bu bacalar içinde ateşin üstüne doğru bir zincir sarkıtılır, bu zincire su dolu büyük kazan asılır ve suyun ısınması sağlanırdı. Bacalıkların bitişiğinde veya bacalığın tam arkasına gelecek şekilde diğer odaya hamamlık yapılır. Hamamlar geniş duvar içine gömme tipinde kerpiçten yapıldığı gibi, ahşap malzeme ile dışarı sarkacak şekilde de yapılmaktadır. Evlerin ısınması bacalıklarda yakılan ateşle olabildiği gibi adına peçka da denilen kerpiçten yapılan sobalarla da sağlanmaktaydı.
Evin duvarları ortalama 3 mt. kadar yükseldikten sonra üzerine ahşap kirişler atılarak tavan yapılır. Ahşap kirişler yapıldıktan sonra tavanı oluşturan kirişlerin orta yerlerine "papaz" denilen ve çatıya ortalama 23 ilâ 25 derece meyil verecek yükseklikte ağaçlar çakılır. Bu papazların üstüne de çatıyı uzunlamasına bölecek gibi üstün ağacı denilen ağaç çakılır. Daha sonra bir ucu üstün ağacına, bir ucu da kirişlerin kenarlarına gelecek şekilde makas denilen ağaçlar çakılır. Makaslar, çatıya ortalama 60 - 70 cm. de bir tane gelecek gibi konur. Makasların üzerine de tahta çakılır. Tahtaların üzerlerine de kiremitler dizilir. Baca kiremitlerden 1 ilâ 1,5 mt. yukarı doğru yükselir. Tavanı oluşturan kirişlerin üst kısmına gelecek şekilde gündöndü sapları veya tahta çıtalar muntazam dizilir ve üstü çamurla sıvanır.
Çatı tamamlanınca ustalar tarafından çatıya Türk Bayrağı asılır. Daha sonra evi yaptıran kişiye şuna benzeyen bir tekerleme okunur.
- Ali Ağa bina yaptık
- Attık temeli dua ettik.
- Ustalara marifet
- Çamırcılara kuvvet.
Bu tekerleme üzerine de evi yaptıran kişi gömlek, havlu, basma gibi bir hediyeyi ustaya verir. Usta da bunu çatıda bir direğe asar. Komşular inşaatın yanından geçerken usta tarafından şöyle bir tekerleme komşuların duyacağı gibi söylenir.
- Ali Ağadan geldi basma
- Ne geldi hoş geldi.
- Verene de Allah razı olsun
- Vermeyene de.
Ama ille de verene.
Bu tekerlemeyi duyan komşular da ustaya basma, eşarp, tülbent, çember, peşkir, gömlek gibi hediyeler verir. Ustalar bu hediyeleri de çatıdaki direğe asar, inşaat bitiminde de hediyeler paylaşılır.
Ev tamamlanıp da evi yaptıran eve yerleşti mi mevlit okutulur. Komşular eve gelip evi tebrikler ve ev hediyesi getirirler. Ev hediyesi olarak evde kullanılacak türde mutfak malzemesi veya hediyelik süs eşyası getirilir.
Tarlada elde edilen ay çiçek, buğday, çavdar, kabak çekirdeği, mısır, kuş otu gibi ürünlerin depolandığı ambarlar avlu içerisinde ya ev duvarına bitişik ayrı bir bölüm olarak yapılmakta, ya da hayvanların barındığı ağıra bitişik olarak yapılmaktadır. Bu yapıların da üzerleri tıpkı ev gibi çatı ile örtülüdür.
Traktörlerin tarla işlerinde görülmeye başladığı 1960'lı yıllara kadar at, öküz ve inek köylünün tarlada sabanını, yolda arabasını çekmekte kullanılmaktaydı. Bu hayvanların yattığı yerlere ağır denmekte ve ağırlar da avlu içerisinde ya eve bitişik ya da ambarına bitişik olarak yapılmaktadır. Ağıra tavan yapılmayıp doğrudan çatı yapılmaktadır. Ağıra bir kapı ile girilmekte olup küçük boyutlarda bir kaç pencere ile havalandırması sağlanmaktaydı. Ayrıca duvara 1 mt. yükseklikte üzerine sepet koymak için 2 adet uzun demir çakılır. Buraya konulan sepete diğren ya da kürek ile hayvanların pislikleri doldurulur. Daha sonra sepet sırtla alınıp avlunun bir kenarında bokluk denilen yere götürülür ve içindeki hayvan pisliği dökülür. Bokluktaki pislikler çoğaldığında araba ile tarlaya götürülüp dökülür. Ayrıca köy dışında merada, tahta veya çalı ile yapılan avlu duvarının içine kerpiç duvar ve üstü sap ile örtülen bir yapı yapılmaktadır. Adına "saya" ve "ağıl" denilen bu yapılarda da koyun ve keçiler kalmaktadır.
Yine ağıra bitişik olarak samanlık yapılmaktadır. Samanlığın, evde olduğu gibi yöresel malzemenin çokluğuna göre taş veya kerpiçten duvarları yapılmakta, tavan yapılmadan direkt olarak çatısı yapılmakta, çatı üzeri genellikle çavdar sapı veya sazla örtülmektedir. İçine hayvanların yiyecekleri konmaktadır.
Tarlasında ürettiği buğdayını değirmende öğüttükten sonra teknesinde hamur haline getirdiği ekmeğini pişirmek için yaptığı fırını da genellikle bahçesinin bir kenarında bulunmaktadır. Fırın; önce alt döşeme 70-80 cm. kaldırılır, üzerine üç-dört kat mıcır taş döşenir iyi ısı tutsun diye. Onun da üzerine iki-üç parmak kalınlığında killi toprak döşenir ve toprak zemin kurutulur. Ortasına bir çivi çakılır ve bu çiviye ortalama 1 m. uzunluğunda bir ip bağlanarak dosdolay 1 m. yarıçaplı bir daire çizilir ve ip yukarı kaldırılır. Tuğla parçaları iple çizilen daireden başlayarak yukarı kaldırılan ipin ucunda bitecek şekilde çamur ile örülerek bitirilir. Böylece 1 m. yarıçapında bir adet yarım küre şeklinde fırın tamamlanmış olur. Böyle yapılan fırınlarda pişirilen ekmeklerin her yanı eşit olarak pişmektedir.
İlimizin Demirköy İlçesine bağlı İncesırt Köyünde fırın ile kümes arasında kurulmuş bir dengenin olduğu iki katlı evden burada kısaca bahsetmek istiyorum. İki kattan oluşan dikdörtgen planlı bu evde giriş katında hayvanlar kalmakta üst katında da insanlar kalmaktadır. Giriş katındaki hayvanların sıcaklığı üst kattaki insanları da ısıtmaktadır. Bu evin dış duvarına bitişik olarak 2 katlı yarım daire planlı bir eklentinin alt katı kümes üst katı da fırın olarak kullanılmaktadır. Kümesin kapısı hem dışarı, hem içeri açılmakta fırının kapısı ise insanların yaşadığı üst kata açılmaktadır. Böylelikle kışların bol karlı ve soğuk geçtiği bu bölgede insanlar dışarı çıkmadan, içeride fırından ekmek yapıp yararlanma imkânına sahip olmaktadırlar. Fırının altında bulunan kümesteki tavukların da ısınması sayesinde fazla yumurtlamaları sağlanmış olmaktadır.
Su ihtiyacını karşılamak amacıyla açılan kuyular, bir kaç aile tarafından ortaklaşa kullanılmak üzere yapıldıysa avlu dışında yolun bir kenarında, bir aile tarafından yapıldıysa avlu içerisinde yer almaktadır. Bu kuyulardan zincir veya ipucuna takılan tenekelerle veya kovalarla su çekilmekte ve su ihtiyacı böylece giderilmektedir. Her kuyunun yanında hayvanların su içmesi için yalak bulunmaktadır.
Tuvalet genellikle avlunun bir köşesinde eve kokusu gelmeyecek bir mesafede bulunmaktadır. Tuvalete bölgede helâ, ayakyolu da denmektedir. Tuvaletin pisliği arkasındaki bir çukurda toplanmaktadır.
b.Kırklareli Yöresi Halk Mimarisinde Kullanılan Malzemeler
Kırklareli yöresi halk mimari yapılarında; bölgenin Kuzeye kalan ormanlık bölgelerinde taş ve ahşap malzeme aynı anda, taşın bulunmadığı Güney bölgesinde sade kerpiç, ormanın bulunmadığı ama doğal yapının taş olduğu orta kesimlerde ise sade taş kullanılmaktadır.
Tüm yapılarda avlu ve oda kapıları, pencere çerçeveleri, tavan, çatı ve odalarda bulunan raflarda ahşap malzeme kullanılmıştır.
Mimari yapıların kapı kilitleri, kapı kolları, pencere korkuluklarında da metal malzeme kullanılmıştır.
c.Mimari Yapılarla İlgili Çeşitli İnanmalar
- Mutfak suyu ile tuvalet ve banyo suyu aynı yere akıtılmaz. Karıştırılırsa cin ve perilerin insanı çarpacağına inanılır.
- Ev halkından birisi öldüğünde, ölen kişinin yıkandığı yere yeni bir yapı yapılmaz. Yapılırsa uğursuzlukla karşılaşılacağına inanılır.
- Yağmur yağar, gök gürlerken evlerin dışarı açılan ana kapısının eşiğinde de bazı köylerde adına "Çantı" da denilen saçak altında durulmasının iyi olmadığı düşünülür. Aksi halde yıldırımın eşik ve saçak altında bulunan insanları çarpacağına inanılır.
- Oda içerisinde kapı arkasında durmanın iyi olmadığına, orada duranın başına uğursuzluk geleceğine inanılır.
- Ana giriş kapısının dış üst kısmına çakırdikeni denen bir otun konmasının, tek bir çocuk ayakkabısının asılmasının, at nalının asılmasının, mavi boncuk asılmasının ev ve evde yaşayan insanları nazardan koruyacağına inanılır.
- Ana giriş kapısının iç üst kısmına karınca duası yazısının konmasının eve bolluk ve bereket getireceğine inanılmaktadır.
d.Değerlendirme ve Sonuç
Ülkemizin diğer bölgelerinde olduğu gibi, 6550 Km.2 yer kaplayan Kırklareli'ndeki halk mimari yapıları da, bölgenin iklimine, sosyo-ekonomik yapısına, geleneğine ve bölgenin yapı malzemesi ile bölge insanının günlük yaşantısına göre şekillenmiş ve gelişmiştir.
Toplam Merkez İlçe'ye bağlı 7 ilçe dışında 181 köy, 15 belde olmak üzere toplam 196 yerleşim yeri bulunan Kırklareli'nde köylerin birbirlerinden uzaklıkları 5 ilâ 10 Km. civarındadır. Köy yerleşim yerleri olarak akarsu kenarları seçilmiş olup köy halkı tarım, hayvancılık, orman ve balıkçılıkla uğraşmaktadır.
Kırklareli yöresi halk mimarisi; yöre insanının uğraşısına, iklim ve yapı malzemesine uygun olarak şekillenmiş evi, evinin etrafında ürettiği tahılı saklaması için ambarı, yetiştirdiği hayvanını barındırması ve beslemesi için ağırı ve samanlığı, tavuğunu bakması için kümesi, ekmeğini yaptığı fırını, suyunu kullandığı kuyusu, ısındığı peçkası (sobası), arabasını yağmurdan koruduğu kuruluğu ve tuvaleti gibi mimari yapılardan meydana gelmektedir.